Bir süredir ortaöğretim sistemine dair basında haberler gündeme geliyor. Liselerin süresinin değişmesi odağında gündeme gelen bu haberlerde 4 farklı modellerden bahsediliyor. Bunlar; lise eğitiminin 3+1 olması. 12’nci sınıfın üniversite sınavına hazırlık yılı olarak yapılandırılması, 2+2 modeli olarak tarif edilen, ilk iki yılı bitiren öğrencilere lise diploması verilmesi, akademik anlamda ilerlemek isteyenlerin ise iki yıl daha lise eğitimine devam etmesi, 16 yaşını bitirenlerin zorunlu eğitimden çıkarılması, lise eğitiminin bütünüyle zorunluluktan çıkarılması. Millî Eğitim Bakanlığı ise alınmış bir kararın olmadığını, tartışmaları titizlikle takip ettiğini belirtiyor. Programda kamuoyuna yansıyan modellerden önce ortaöğretim sisteminin sorunları, bu sorunların nedenlerini anlamanın önemi vurgulandı.
“Süreyi değil sistemin gençlere nasıl bir alan sunduğunu tartışalım”
ERG Eğitim Gözlemevi Koordinatörü Burcu Meltem Arık ortaöğretimi yeniden düşünürken, sürenin kaç yıl olduğu ya da hangi yapının uygulanacağından ziyade, bu sistemin gençlere nasıl bir alan sunduğunu, kimi içerip kimi dışladığını, gençlerin gelişimsel ihtiyaçlarını ne ölçüde gözettiğini tartışmak zorunda olunduğunu anlattı. Arık, temel sorununu şöyle tarif etti:
Gençlerin kim olduklarını keşfetmeleri, ilgi ve becerilerini deneyimlemeleri ve toplumsal yaşamla bağ kurmaları için gereken alanı sunmaması. Mevcut yapı, ağırlıklı olarak sınavlara hazırlık üzerine kurulu. Sınav sistemleri, teknik olarak zaman zaman değişse de, öğrencilerin okul ve meslek yönelimini belirleyen en güçlü unsur olmayı sürdürüyor. Sınav başarısı ile sosyoekonomik koşullar arasındaki güçlü ilişki, sistemin eşitsizlikleri azaltmak bir yana, onları yeniden ürettiğini gösteriyor. ERG olarak biz, ortaöğretimi devletin çocuklara karşı sorumluluğunun bir parçası olarak görüyoruz. Yani bu yalnızca okula kayıt yaptırmak değil; barınmadan beslenmeye, psikososyal destekten güvenli ulaşım ve materyal erişimine kadar bütünsel bir destek sistemini gerektiriyor.”
Yeditepe Üniversitesi Öğretim Üyesi Doç.Dr. Ayşen Köse de öğrencinin ilgi, beceri, yeteneklerini, değerlerini tanıması ve yaşamla nasıl ilişki kuracağına dair düşünmesinin eğitimin en temel amaçlarından biri olduğunu hatırlatarak şöyle konuştu:
Bir öğrencinin ortaokulda birkaç yılını LGS’ye, lisede birkaç yılını YKS’ye hazırlanarak geçirmesi büyük ulusal bir kayıp bence. Çünkü bu yaşlar, ergenlikteki nörofizyolojik gelişim özellikleri nedeniyle, beynin öğrenmeye çok açık olduğu, yeni becerilerin kolay edinilebildiği dönemler. Yabancı dil öğrenmekten yazılıma, müzikten spora kadar birçok alanda gelişim için altın yıllar. Ancak biz bu dönemi çoğunlukla test çözmeye indirgediğimizde, çocuklar yalnızca yeni beceriler kazanamamakla kalmıyor, var olan kazanımlarını ve potansiyellerini de kaybedebiliyorlar. Böyle bir sistemde çocuğun kendini keşfetmesi ne kadar mümkün?”
Bu İçerikler İlginizi Çekebilir