Oyun oynama ve merak etme gibi hayal kurma da çocuk olmanın doğasında yer alıyor. Bugün tüm dünyada milyonlarca çocuk için koşullar giderek zorlaşırken her çocuğun hayal kurmaya devam edebilmesi için hak temelli ve kapsayıcı eğitim politikalarına duyulan ihtiyaç çoğalıyor.
Dünya genelinde her altı çocuktan biri aşırı yoksulluk içinde yaşıyor; okul çağındaki yaklaşık 272 milyon çocuk ve genç, yani yaklaşık her altı çocuktan biri hâlâ okul dışında, çocukların neredeyse onda biri ise çocuk işçiliği içinde. (ILO & UNICEF, 2021)
Yoksulluk, çocuk yaşta, erken ve zorla evlilik ve çocuk işçiliği gibi okul dışında kalmaya yol açan yapısal engeller, çocukluğun belki de en ayırt edici niteliği olan hayal kurmanın alanını daraltıyor.
Çocuklar, yoksulluğu hayatlarında soyut bir gelir eksikliği olarak değil; güne kahvaltı yapmadan başlamak, okul yoluna harçlık kaygısıyla çıkmak, aile bütçesine katkı için çalışmak, soğuk bir evde ödev yapmak zorunda olmak gibi biçimlerde deneyimliyor. Bu koşullar, çocuğun yalnızca bugünkü iyi olma hâlini değil; geleceğe dair seçeneklerini ve kendine dair inancını da daraltıyor. Çocuk yoksulluğu, istatistiklerden önce, çocuğun günlük hayatında görünür oluyor.
Türkiye’de çocukların yaklaşık %40’ı yoksulluk veya sosyal dışlanma riski altında; 7 milyondan fazla çocuk temel gereksinimlerini karşılamakta zorlanıyor. Bu çocukların önemli bir kısmı düzenli ve besleyici gıdaya, ders çalışabilecek uygun bir alana, kitaba, kırtasiyeye ve boş zamanlarında kendilerine uygun etkinliklere erişemiyor. (Eurostat, 2024; TÜİK, 2024)
Aile yanında temel ihtiyaçları karşılanamayan ve kurum bakımına alınma riski taşıyan çocuk sayısının son 7 yılda %40,3 artarak 171 bin 895’e yükselmesi, iyileştirici politikaların uygulanmasının aciliyetini vurguluyor. Yüksek gıda enflasyonu, gelirinin önemli kısmını gıda ve barınmaya ayırmak zorunda kalan hanelerde kırılganlığı daha da derinleştiriyor. (Aile ve Sosyal Hizmetler Bakanlığı, 2024; TÜİK, 2024)
Zorunlu eğitim çağında olmasına rağmen eğitim dışında kalan yaklaşık 804 bin 250 çocuk ile eğitimine açıköğretim ve mesleki eğitim merkezlerinde devam eden 18 yaş altı 666 bin 444 çocuk; yani örgün eğitim çağındaki yaklaşık 1,4 milyon çocuk fiilen okulun koruyucu ortamının dışında kalıyor. (MEB, 2024–25)
Bugün milyonlarca çocuk, tüm bu zorlu koşulların ortasında hayal kurmaya ve sahip oldukları eğitim hakkına erişmeye çalışıyor. 20 Kasım Dünya Çocuk Hakları Günü’nde çocuklara ilişkin verilerin düzenli, ayrıntılı ve erişilebilir biçimde paylaşılmasının; politikaların bu veriler ışığında, hak temelli ve çocukların üstün yararını gözeten bir anlayışla şekillendirilmesinin önemini bir kez daha hatırlatıyoruz.
Çocuğun hayal kurmayı sürdürebilmesi, gelir ve sosyal koruma politikalarından başlayıp eğitimin hak temelli dönüşümüne uzanan adımların eşitlikçi, kapsayıcı ve bütünsel biçimde atılmasına bağlı. Çocuklara hayal kurdurabilen bir okul, bu adımların ortak akılla ve kararlılıkla hayata geçirilmesiyle mümkün.
Bu İçerikler İlginizi Çekebilir



